Pomakların belirleyici olabilmeleri ancak ulusal haklarını ifade etmeleriyle ve bu haklar çerçevesinde kurucu özne olmalarıyla , Pomak kimligi ile tanınmalarıyla mümkündür.
Etnik ve ulusal kimliklerin gözardı edilmesi üzerine inşa edilmek istenen EU tabanli yeni paradigma, çoğunluğun egemenliği ve egemen siyasi güç erki üzerinden yeniden etkin-egemen kimliği öne çıkararak, tekçi ve egemen ulus düşüncesini benimsemeyen farklı kimlikleri siyasal ve politik alanın dışında bırakmaktadır.
Bu şekilde Bulunduklari ülkelerde , Pomakların ve diğer etnik kimliklerin siyasi ve kültürel yaşamlarına müdahale ederek, kendine bağımlı hale getirmektedir. Bu da dolayısıyla egemen siyasal kimliği bir bir halk üzerinde baskı kurumuna dönüştürecektir.
Birkaç yıl öncesine kadar egemen paradigmanın elindeki en etkili entegrasyon aracı ve mekanizması olarak askeri güç göze çarpmaktaydı. Bugün ise bunun yerine adı demokratik modernite ve demokratik değişim olan her şey entegrasyon aracı olarak kullanılmaktadır.
Pomak milliyetçi ve ulusalcı düşüncenin karşısına, hukuk ve özgürlükler adına kimliksizleştirilmiş bir demokrasi ve talepleri anlamsız bir siyasal düşünce koymuştur.
Demokrasilerin ulus-devletlere çoğunluğun egemenliği gibi önemli bir fırsat verdiği gerçeğini vurgulamak zorundayız. Etnisite üzerinden tanımlanmayan Modern ulus-devletlerde siyasal ve politik unsurların egemen kimlik üzerinden şekillenmediğini söyleyemeyiz. Türkiye’de Türklük kimliğinin dönüştürücü, inşa edici, yapıcı ve değişimi belirleyen bir unsur olduğu bir gerçektir. Dolayısıyla altkimlik olarak kabul edilen Pomakları bu değişim ve dönüşümü sağlayan bir merkez olarak görmemiz mümkün değildir. Pomakların parlamentoda olmaları ve temsil edilmeleri yerel yönetimler düzeyinde geçici aktör olmaları bu gerçeği değiştiremez.
Siyasal çoğunluk üzerinden elde edilen aktörlük çok partili sistemlerde değişken ve belirsizdir. Bu bakımdan EU icinde Pomak sorununu siyasal ve politik çoğulculuk üzerinden çözülebilecek bir sorun değildir
Üstünlük ve kimlik erezyonu göz önünde bulundurulduğunda, Pomakları parçalayıcı bir olasılık taşıdığı görülür. Böyle bir durumda Pomakları kim ya da kimlerin yöneteceği sorusunu sormak durumundayız.
Bugün ya da yarın başka bir siyasal partinin Pomakların yasadıkları bölgede birçok belediye başkanlığı kazanamayacağının garantisini kim verebilir. Kuşkusuz bundan çıkış yolu ancak Pomakların ulusal söylemleri üzerinden inşa etmek zorunda oldukları, kendilerini yönetiyor olma düşünceleridir. Ortadoğu’da ulus-devletler demokratik özgürlüklerini kazanırken, Balkanlarda Pomak siyasi hareketlerin egemen kimlik içerisinde kendilerine yer bulmalarına anlam vermek mümkün değil.
Bireysel özgürlükleri öne çıkaran ve etnik kimlikten arındırılmış bir anayasanın heterojen bir toplumda demokratik çoğulculuk fikrini savunması olanaksızdır. Pomak sorunu bireyin mutlak anlamda özgürleşmesiyle çözülür mantığı liberalizme ait bir söylemdir. Bireye daha fazla özgürlük ne Pomak nede diger yok edilmek istenen kimlikler sorununu çözer ne de Pomakların anlayabilecekleri bir anlam taşır. Pomakların ulusal düzlemde kendilerini ifade ediyor olmaları ve ulusal haklarını dillendirmeleri zorunlu bir sonuç doğurmaktadır. Bu sonuç Pomakların kendi kaderlerini tayin etme hakkının olduğu ve yine kaderleri üzerinde söz söyleme haklarının olduğu gerçekliğiyle son bulur.
Ezen uluscu egemen iradesinin kurucu ve özne oluşunu ifade eden maddelerin değiştirilmeyeceği siyasal söylemin ortak bir kararıdır.
İster kapsamcı, kuşatıcı ister katılımcı ve uzlaşıcı her türlü çalışmanın kurucu irade tarafından manipüle edilmesi kaçınılmazdır.
Pomakların ulusal kimlikleri üzerinden siyasi ve politik taleplerini gündeme taşımaları ihtimaline karşı öne sürülen bu ve buna benzer çalışmalar, Pomaklarınkurgusal anlamda siyasal sürece katılmalarını sağlama amaçlıdır.
Pomakların belirleyici olabilmeleri ancak ulusal haklarını ifade etmeleriyle ve bu haklar çerçevesinde kurucu özne olmalarıyla ve Pomak kimligi ile taninmalariyla mümkündür.
Anadilin yok olmasının toplumsal varlık olan insanın kendi dışındaki dünya ile ilişki kurduğu ana kanalın kapatılması anlamına geleceğini biliyoruz , “Bu durumla karşılaşan insanların sayısı ne yazık ki milyonlarla ifade edilmektedir. İnsanın savrulduğu bu nokta uluslaşma süreci ile başlamış, ulus devlet yaratma anlayışıyla oluşturulan baskı, yasak ve kısıtlamalarla birçok insan anadilinden koparılmıştır. Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren gerek küreselleşmenin etkisi gerekse toplumsal gerçeklikle uyuşmayan katı ulus-devlet yapılanmalarında yaşanan kırılmalar neticesinde anadili üzerindeki baskı ve yasaklarda ciddi esnemeler görülmektedir .. Türkiye’de 15 dilin yok olmanın eşiğine geldiği ve 3 dilin ise kaybolduğunu kaydedildi. UNESCO Türkiye Milli Komitesi Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz, dünyada şu anda konuşulan dillerin yüzde 50'sinin bu yüzyılın sonunda artık hiç konuşulmayacağının düşünüldüğünü konusunda açıklamalar yaptı.. Pomakça bu yok olan diller grubu içindedir.
Pomak aydınlar ve Pomak dernekleri , , toplumun gerekli tarihsel gelişimini sağlamak bugünkü toplumsal yapıda varolan durağan ve kaderci şartlarda, boğulmamak için, doğru bildiği tavır ile önderlik görevini yapmak zorundadır. Sürgün , zorunlu göçler Pomakların nesnel gerçeklerini kavrayabilmek için, halkının sürgüne kadar kendi iç dinamiği ile yaşadığı ekonomi politiği ve buna bağlı olarak toplumsal gelişim sürecini doğru tahlil etmek durumundadır. Bu nedenle, kültür konusunun daha geniş bir şekilde tartışılması gerektiğini düşünerek, Pomak kültürü üzerine gerçek anlamda çalışan yasal Pomak kuruluşları. Cok daha hızlı ve gerçekçi olmak zorundadır.
Bilindiği üzere kültür kavramı tarih boyunca anlam olarak çeşitli dalgalanmalardan geçmiştir. Özellikle son yıllarda yüzlerce tanımı yapılmış, hatta bu kadar çok tanım karşısında kültürün tanımlanamayacağı bile ileri sürülmüştür. Oysa sorun kültürün tanımlanamamasından değil, tanımda ve Pomak halkı arasında bir birlik sağlanamamasından kaynaklanmaktadır. Kültür kavramının tarihçesi üzerine uzun uzun birçok yazılar yazıldığı için, bu konuya değinmeden kültürü tanımlayarak konumuza girelim. Kültür; toplumsal bir varlık olarak insanın bilinçli olarak yaşamı yeniden üretimi ve bu üretim sürecinde doğayı, bununla beraber kendini değiştirme faaliyetinin yarattığı maddi-manevi tüm öğeler ile bu öğeler arasındaki fonksiyonel ilişkiler bütünüdür.
Pomaklar olarak halkımızın kültür birikiminin derlenmesi ve kültürümüzün dinamik unsurlarının açığa çıkarılarak, toplumsal çelişkilerle yoğrularak ve günümüz ihtiyaçlarına yanıt verebilecek hale getirilip, kültürleşme yoluyla kuşaklara aktarılabilmesi her bireyin yerine getirmesi gereken bir görev olarak önümüzde durmaktadır. Eskiden yaşlıların bilgi, deneyim ve birikimleri kendilerinden daha az öğrenmeye zamanı olmuş gençler karşısında, yaşlılara bir üstünlük sağlardı. Dolayısıyla toplumda yol gösterici kişiler yaşlılar olurdu. Oysa günümüzde teknolojinin yarattığı iletişim araçları durumu tersine dönüştürmüştür. Bugünün kültürü, dünün kültürel birikimleri, kültürün dinamik, gelişmeye açık kültürel öğeleri üzerinde biçimlenir. Tarihsel bağlarından koparılmış bir kültür yaşatılamaz. Aksini iddia etmek toplumların gelişim yasasını inkar etmek \e gelişime karşı durmaktır. İklim ve coğrafi farklılıklar da kültür bütünlüğü içinde bazen önemli bir faktördür.
Bu özelliğin Pomaklar için işlevsel (fonksiyonel)
anlamı nedir?
. Bütün bu insan grubunun tüm ihtiyaçlarını karşılamak için
yürürlükte olan çeşitli özelliklerin pürüzsüz bir bütün oluşturmasını sağlayan
sistem nasıl işlemektedir? Sorularına yanıt aramak gerekir.
Unutmamak gerekir ki, evrensel kültür, en fonksiyonel, toplumsal örgütleniş biçimine gidildikçe gelişerek, alt yapıdaki gelişmelerin belirlediği ve çok uzun süreçleri içine alan, insanlığın evrimine bağlı bir olgudur. Bu anlamda evrensel kültür, ancak ve ancak bir moral (ahlak) ilkesi olarak savunulabilir. Aksi halde ulusal kültürlerin reddi veya rafa kaldırılması gibi ertelemeci yaklaşımlar, bizi kozmopolitanizme götürür.
Hiç kuşku yoktur ki, Pomak aydınların kültür politikasında en azından nihai çözümlemeye kadar, ortak bir platformda yer almasında sayısız yararlar vardır.
Kültür; en genel anlamıyla bir toplumun maddi ve manevi değerlerinin tamamı olarak tanımlanır. Söz konusu kültürü kuşaktan kuşağa aktararak korumak ve sürekliliğini sağlamak, aile ve diğer toplumsal kurumlar yanında, eğitim ve eğitim kurumlarına düşen bir görevdir. Her toplumun eğitim kurumları, var olan kültürünü genç kuşaklara kazandırmak, aynı zamanda değişen şartlara ve ihtiyaçlara göre yeni kültürel değerler oluşturmak; yani kültürü zenginleştirmekle görevlidir. Kültürü korumak ve zenginleştirmek, tarihi derinliklerden beri sosyal hayatımızı düzenleyen, gelenek, görenek, töre, örf ve adetlerimizin korunması ve değişen şartlara göre bunlara yeni değerlerin ilave edilmesi anlamına gelmektedir.
Kültürümüzü kuşaktan kuşağa aktararak ve geliştirerek, pomaklar olarak ulusal birliğimizin ve bütünlüğümüzün sağlanmasında kendisine verilen sorumluluğu yerine getirebiliyor mu? Bunların istenilen şekilde yerine getirildiğini söylemek oldukça zor görünmektedir. Mevcut toplumsal yapıyı korumak Pomak ulusal bilinci oluşturmak ve geliştirmek yine bizim önemli görevlerimizden biridir.
Her Pomak , ulusal kültürü korumada ve geliştirmede sorumlulukları vardır. Özellikle herkesin ilişkili olduğu çevresinde , sorumluluklarını yerine getirmesinde katkı sağlamak zorundayız. Öncelikle çocuğunu yetiştirmede Pomak dernekleri , etkinlikler Pomak kültür kurumları ve çevresi ile iş birliği içinde olmalıdır.
İnsanları kaynaştıran, yakınlaştıran ve ilişkilerini sağlam bir zemine oturtan; kısacası Pomak olarak varlığını devam ettirmesini sağlayan, kültür ve kültürel değerlerdir. Pomakları , diğer uluslardan ayıran özellikler ve güzelliklerde kendi kültüründe yani değerlerinde saklıdır. Bu değerler; dilden edebiyata, sanattan mimariye, gelenekten göreneklere, folklordan kıyafete, barınmadan süslenmeye kadar birçok alanı kapsamaktadır. Sanayileşme ve şehirleşme sonucu giderek değişen hayat tarzımız, bu değerlerin birçoğunun bozulması, unutulması ve yok olması gibi sonuçları da beraberinde getirmiştir. Özellikle şehirleşme ile birlikte aile yapısının geniş aileden çekirdek aileye dönüşmesi, değerlerin yitirilmesinde önemli etkenlerden biri olarak görülmektedir.
Toplumsal değişme, manevi güzelliklerimizin
kaybolmasına, buna bağlı olarak da maddi unsurların bozulmasını beraberinde
getirmektedir. Bilindiği gibi maddi kültürel unsurlar manevi kültürel
unsurların dışa yansımasıdır. Maddi olmayan kültürel değerlerimiz, daha çok
davranışlarımızı düzenleyen bir takım norm ve standartlardan oluşmaktadır.
Bunları görmek ve gözlemlemek için insanlarla ilişkiye girmemiz ve onlarla bazı
şeyleri paylaşmamız gerekir. Maddi olan kültürel değerlerimiz ise manevi
değerlere göre oluşturduğumuz eşya, araç ve gereçlerden meydana gelmektedir.
Mesela, pomak milleti misafirperverdir; bu bir davranış biçimidir. Bu anlayış,
evlerimizde bir misafir odası düzenlemek ve eski ev mimarimizde bir ölçüde
bağımsız bir bölüm oluşturmak anlayışını beraberinde getirerek söz konusu
manevi değerimizi, maddi kültürel unsurlarımıza yansıtmıştır.DEMOKRAT POMAKLAR
PLATFORMU